ARALIK2020 Zekeriya Şimşek
Meserret ve Şükran
Meserret ve Şükran "İstasyona iki erkekle bir kadın indi. Yağmur çok şiddetli yağıyordu. Genç bir hamal, bu üç kişilik grubun eşyalarını yüklendi. Kadın hamala: – Meserret Oteli’ne, dedi." Meserret Oteli, Sait Faik’in en güzel öykülerinden biridir. Sait Faik, öykünün girişinde böyle bir kurmacayla karşılar okuru. Bu Meserret bizimki değildir ama hoştur. Öte yandan 1960'lı yıllarda Denizli/Delikliçınar'da aynı adla faaliyet gösteren bir şehir oteli daha vardır; bugün yerinde yeller esse de eskiden hüküm sürdüğü sokağa adı verilmiş ve yine bu sokakta yemekleri lezzetli mütevazı bir lokanta aynı adı yaşatmaktadır. İzmir içinde özel bir anlam ifade eder Meserret, en azından bilenlerin/sevenlerin gözüyle. Kemeraltı, Anafartalar Caddesi’nin Konak girişinde sağ tarafta konuşlanan Meserret, kadim ve naif bir kişiliktir, bir o kadar da asil ve vakur… Bir 19. yüzyıl yapısı olan Meserret Hanı, develerin yüklerini indirdiği ve kervancıların üst katında konakladıkları bir yer iken; Ege’de yüzyıllar boyu süren devecilik, İzmir-Aydın demiryolunun 1800’lerin ikinci yarısında devreye girmesi sonrası önemini yitirir. Bu bağlamda pek çok han gibi 20. yüzyılın ilk yarısında önce otele, zaman içinde otellerin Basmane’de toplanmasıyla da kıraathaneye ve “cafe”ye, 2000'li yılların başındaysa ne idüğü belirsiz bir tadilatla “Moda Sokağı Meserret” adı altında giysi dükkânlarına dönüşürken Şair Eşref’in mekânı olarak bilinen otelin girişindeki mermer havuzun yerinde yeller esmektedir. İzmir sevdalılarından Yaşar Aksoy, Meserret Serçesi (Uşşak Matbaacılık, 1988)’nde şöyle der: “dört bakire balık yüzüyordu havuzunda Meserret’in” ve “Şair Eşref’ten o biçim şiirler.” İşin daha da üzücü tarafı; Tarihi Kemeraltı’na sahip çıktığını iddia eden Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği’nin tabelası da bu ortamda arzı endam etmektedir. Meserret, anlamı mutluluk demektir. Bugün gördüğümüzse, mutsuz mutluluktur Meserret. Ve Şükran... Meserret’ten tek farkı girişteki otel. Yeni Şükran Oteli, 2. sınıf. "Yeni"liği adıyla sınırlı. 1900’lü yılların başından bugüne hizmet veriyor. 46 odalı. Efsunlu bir yer. Sanki otel değil yuva. Yıllardır aynı odada kalanlar var. Otel haricindeki kısım, Meserret ile aynı kaderi paylaşıyor. Giysi dükkânları tarafından gasp edilmiş durumda. Bir zamanlar içinde meşhur Şükran Lokantası’nın yer aldığı, İzmir'in tüm entelektüellerinin, şair ve yazarlarının buluştuğu nezih mekân yok artık. İzmir'e gelip giden “ekabir”in konakladığı Han mimarisi zarafetiyle asıl Şükran Oteli’de... Şükran’ın tam karşısında Meserret. Meserret’in karşı kapısı Şükran. Elli yaş üzeri İzmirliler’in iki buluşma adresinin bugünü, ne sen sor ne ben söyleyeyim kıvamındadır. Bir dost ile oturup soluklanmak, iki lafın belini kırmak; Meserret ya da Şükran’ın avlusunda ne mümkündür! Elimizle yok ettiğimiz şeye tarih diyoruz, utanmadan… Sizin de kulaklarınız çınlamadı mı? Bu nasıl İzmirli olmaktır? V.Hugo’nun düşsel şiirine konuk olmuş bir şehirde, her gün yüzlerce/binlerce İzmirli önünden geçiyoruz da görmüyoruz, duymuyoruz Meserret ile Şükran’ın çığlıklarını... Nereden nereye? “Meserret ile Şükran”, İstanbul’da mukim bir İzmirlinin kitabının adı. (Ferhat Fuzuli, Agora Kitaplığı, 2017). Bu iki otel odağında kesişen hayatlar üzerine kurulmuş; günlük hayatında ve arkadaşlık ilişkilerinde racona ters düşmemeye çalışan delikanlı ile adını bile yeni öğrendiği, fotoğrafını yeni gördüğü babasını aramaya gelmiş bir genç kızın manzum hikâyesi. İzmir’in tarihine şiirsel bir not düşüyor… Tavsiye ederim okuyun lütfen! Bir “İzmirkolik”in serüvenlerine derkenar olmaktan ibarettir yazdıklarım… Antoine de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens’te dediği gibi… “İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Meserret ve Şükran’ın bugünkü içler açısı hâllerinin iki sorumlusu vardır: Miras hukukumuz ve tarih, kültür, estetik vb. kavramlardan/değerlerden bihaber varisler… İzmir'in yeniden doğacağı yerlerden ikisi maalesef ki bu iki yapı. Kehanet değil “markaşehir” olabilmenin gerçeği. Benden söylemesi…